Distopya adlı bir ütopya ile konuşmasına giriş yapan Arif Engin, değişen iklim koşulları sonucu oluşabilecek mevcut dünyayı anlatarak devam ediyor. Artan nüfus sonucu herkese sınırlı sayıda yemek ve su verilen bu ütopyada; kış mevsiminde zehirli gaz salınımından dolayı on günlük sokağa çıkma yasağı, yazın altmış derecelik hava yüzünden on günlük sokağa çıkma yasağı, gece elektrik kesilme sorunları, açlık ve susuzluktan şehri sağmalayan insanlar gibi ciddi problemler bulunuyor. Mevsim geçişlerinde de fırtına ve hortum gibi doğa olayları sık görünüyor. Barajlardaki suyun bitişi ve felaket düzeyindeki doğal afetlerden dolayı elektrik de üretilemiyor. Seyircilere “Çocuklarınızı bu distopya kentine göndermek ister misiniz?” diye soran Arif Ergin, sunum boyunca gösterdiği slaytları detaylı olarak açıklıyor. Gösterdiği slaytlara göre geçtiğimiz on sene içinde altmış beş milyon insan iklimin sebep olduğu kuraklık nedeniyle başka ülkelere, şehirlere göç etmiş olarak bulunuyor. Önümüzdeki otuz yılda yedi yüz milyon insanın da iklim mültecisi, iklim yüzünden göç etmek zorunda kalan insanlara verilen isim, olacağı tahmin ediliyor. Yakın zamanda belli şehirlerde yaşanan afetleri ve kötü doğa olaylarını anlatarak gösterirken bunların da yıllar içinde daha şiddetli ve sık yaşanacağını vurguluyor. Süper virüs ve bakteriler, tıbbın çözemeyeceği hastalıklar bekleniyor.

Kısacası kendimizi geliştirmemiz ve iklim değişikliği okur yazarlığı üzerine ufak araştırmalar yapmamız gerekiyor. Otuz yıl içinde felaket senaryolarla karşılaşmamak için şimdiden karbon ayak izimizi düşürüp, aşırıya kaçmadan gerekli miktarda ürün satın alıp kullanmamamız gerekiyor. 

– Zeynep Su Urkan

Kategoriler: Çevre